İsmail Bilinci, elli yıl kadar önce, oymakların en yaşlısı ve en bilgilisi olan, 85 yaşındaki Kör Hacı Osman'a, asıllarının nereden gelme olduğunu soruyor. iki gözü de görmeyen, mektep medrese görmemiş olan bu ihtiyar, sorulan soru üzerine, yaylada yaz sıcağından korunmak için gölgesinde oturduğu ağaca, sırtını iyice dayadıktan sonra, görmeyen gözlerini uzaklara dikerek: "Oğul! Böyük suval sordun. Bu yaşa geldim, daha bunu bana kimse sormadı. Dedemden duyduğuma göre, biz evvelce Horasan Elinde Güneşe daparmışız. Sabahlayın, Şaban Baba adında bir abdal, davulla halay çektirir, Tanrımız doğuyor deyerekten, güneşe daptırırmış. Nameyle Müslüman olmuşuz. Anadolu'ya akın yapmışız. Güneşi yaradanın Allah olduğunu bilip, bundan vazgeçmişiz, Şaban Baba da, aşiretten faydalandığından, oğlu evlenenin düğününü, sünnet olanın sünnet düğününü yaparak, içimizden ayrılmamış" şeklindeki mühim açıklamayı yapmış. Burada, davulu ile "Şaman" (Şaban Baba) ve Alevilerin "Abdal"ı göze çarpıyor. Ayrıca, Anadolu'daki gezginci Abdal'lara da, Türk içtimaî teşkilâtında ve din hayatında yer verilmiş oluyor.